Yargı Kararları
Silahla Yaralama Suçu/Hesaplama

 

T.C. Yargıtay Üçüncü Ceza Dairesi

Esas No: 2008/8174 Karar No: 2008/11493 Tarihi: 17.09.2008

• Silahla Yaralama Suçu

• Temel Cezanın Belirlenmesi

• Cezanın Artırılması

• Koşullu Salıverme

• Belirli Hakları Kullanmaktan Yoksun Bırakılma

ÖZET :

5237 sayılı TCK kapsamında yaşamsal tehlike doğuracak şekilde silahla yaralama suçlarından ceza tertip edilirken, denetime olanak verecek şekilde, öncelikle temel ceza belirlenmeli, temel ceza suçun silahla işlenmesi nedeniyle artırılmalı, daha sonra yaralama fiilinin, mağdurun yaşamını tehlikeye sokması nedeniyle de ceza tekrar artırılmalı, bu miktarın 5 yıldan az olması halinde beş yıla yükseltilmeli, beş yılı geçmesi halinde bu ceza tayin edilmeli, daha sonraki indirim nedenleri de sözü edilen 5 yıl ya da 5 yılı aşan miktar üzerinden yapılmalıdır.
Koşulla salıverme kararından sonra hükümlünün kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri kısıtlanamaz.

(5237 s. m. 53, 86, 87/1-d)

TAM METİN :

Mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunarak

Gereği görüşülüp düşünüldü:

1- 5237 sayılı TCK kapsamında yaşamsal tehlike doğuracak şekilde silahla yaralama suçlarından ceza tertip edilirken, denetime olanak verecek şekilde, öncelikle Kanun'un 86/1. maddesi uyarınca temel cezanın belirlenmesi, temel cezanın suçun silahla işlenmesi nedeniyle 86/3-e maddesi gereğince artırılması, daha sonra yaralama fiilinin, mağdurun yaşamını tehlikeye sokması nedeniyle de cezanın 87/1-d maddesi uyarınca artırılması, bu miktarın 5 yıldan az olması halinde aynı kanunun 87/1-son maddesi uyarınca beş yıla yükseltilmesi, beş yılı geçmesi halinde bu cezanın tayin edilmesi, daha sonraki indirim nedenlerinin sözü edilen 5 yıl ya da 5 yılı aşan miktarı üzerinden yapılması gerektiği düşünülmeden, 87/1-d-son maddesi uyarınca doğrudan 5 yıl hapse karar verilmesi ve indirimlerin bu miktar üzerinden yapılması,

2- Koşulla salıverme kararından sonra hükümlünün kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkilerinin kısıtlanamayacağı nazara alınmadan TCK’nın 53/3. maddesine aykırı olarak karar verilmesi,

Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu nedenle BOZULMASINA, 17.09.2008 gününde oybirliğiyle karar verildi.

 

 
T.C. Yargıtay Ceza Genel Kurulu/ tekerrür

 

T.C. Yargıtay Ceza Genel Kurulu

Esas No: 2007/10-71 Karar No: 2007/98 Tarihi: 17.04.2007

• Yaralama Suçu

• Satmak Amacıyla Uyuşturucu Madde Bulundurmak Suçu

• Tekerrür

• Tekerrüre Esas Ceza

• Kazanılmış Hak

• Koşullu Salıverilme

• Denetimli Serbestlik Tedbiri

• Cezanın Aleyhe Değiştirilmemesi Kuralı

ÖZET :

1 Haziran 2005'ten önce işlediği yaralama suçundan 765 sayılı TCK'nın 456/2, 457/1, 51/1 ve 81/2-3. maddeleri uyarınca hapis cezasına mahkum edilen ve bu hükmü kesinleşerek infaza başlanan sanığın, 5237 sayılı TCK'nın yürürlüğe girdiği 1 Haziran 2005'ten sonra işlediği, satmak amacıyla uyuşturucu madde bulundurmak suçu nedeniyle 5237 sayılı TCK'nın 58. maddesi uyarınca mükerrir sayılıp sayılmayacağı ve bu hususun kararda gösterilmemiş olmasının sanık lehine kazanılmış hak oluşturup oluşturmayacağının belirlenmesine ilişkindir.
Önceden işlenen suçtan dolayı verilen hüküm kesinleştikten sonra yeni bir suçun işlenmesi halinde, tekerrür hükümleri uygulanır. Tekerrür hükümlerinin uygulanabilmesi için, önceki hükmün kesinleşmesi ve ikinci suçun kesinleşmeden sonra işlenmesi yeterli olup cezanın infaz edilmiş olması gerekmez. Ancak, kanun koyucu, tekerrür hükümlerinin uygulanabilmesi için önceki cezanın infaz edilmesi koşulunu aramadığı halde, infazdan sonra belirli bir sürenin geçmesi halinde tekerrür hükümlerinin uygulanmayacağını hüküm altına almıştır. Buna göre, beş yıldan fazla süreyle hapis cezasına mahkumiyet halinde cezanın infaz edildiği tarihten itibaren beş yıl, beş yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezasına mahkumiyet halinde ise cezanın infaz tarihinden itibaren üç yıl geçtiği takdirde tekerrür hükümleri uygulanamaz. Diğer taraftan, 5237 sayılı TCK'nın 58. maddesi uyarınca, kişinin mükerrir sayılması için, ilk hükmün kesinleşmesinden sonra ikinci suçun işlenmesi yeterli olup ilk suçun 1 Haziran 2005 tarihinden önce veya sonra işlenmesinin mükerrirlik açısından herhangi bir önemi bulunmamaktadır. Fiili işlediği sırada onsekiz yaşını doldurmamış kişiler hakkında tekerrür hükümleri uygulanamaz. 58. maddenin dördüncü fıkrasında ise tekerrüre esas alınamayacak suçlar belirtilmiştir.
5237 sayılı TCK'nın 58. maddesine göre tekerrürün sonuçlarına gelince, mükerrir sanık hakkında, sonraki suç nedeniyle kanunda seçimlik ceza olarak hapis veya adli para cezası öngörülmüşse, hapis cezasına hükmolunur ve hükmolunan ceza mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilir. Mükerrirlere özgü infaz rejimi ise 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun 108. maddesinde düzenlenmiş olup ilk mükerrirlik halinde, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının otuzdokuz yılının, müebbet hapis cezasının otuzüç yılının, diğer hürriyeti bağlayıcı cezalarda ise cezanın dörtte üçünün iyi halli olarak infaz kurumunda çekilmesi durumunda, hükümlü, koşullu salıverilmeden yararlanır. Ancak, koşullu salıverilme süresine eklenecek süre tekerrüre esas alınan mahkumiyetin en ağırından fazla olamaz, ikinci defa tekerrür halinde ise hükümlü, koşullu salıverilmeden yararlanamaz. Hükümlü hakkında cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbiri uygulanır. 5237 sayılı TCK'nın 58. maddesinde düzenlenmiş bulunan tekerrür, güvenlik tedbirlerine ilişkin bölümde yer almakta ise de, maddi ceza hukukuna ilişkindir. 5237 sayılı TCK'nın 58. maddesinin, mahkumiyet kararında, hükümlü hakkında mükerrirlere özgü infaz rejiminin ve cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbirinin uygulanacağının belirtilmesine ve mükerrirlerin mahkum olduğu cezanın infazı ile denetimli serbestlik tedbirinin kanunda gösterilen şekilde uygulanacağına ilişkin 7. ve 8. fıkraları uyarınca, tekerrür koşullarının bulunup bulunmadığı, hükümlü hakkında kaçıncı kez tekerrür hükümlerinin uygulandığı ve tekerrür nedeniyle hükümlünün cezaevinde kalacağı süreye eklenecek sürenin belirlenmesi için açıkça hangi hüküm nedeniyle sanığın mükerrir sayıldığı ve hangi mahkumiyetin tekerrüre esas alındığının hükümde belirtilmesi gerekir.
1412 sayılı CMUK'nın 326/4. maddesi uyarınca, hüküm, yalnız sanık tarafından veya onun lehine Cumhuriyet Savcısı veya 291. maddede gösterilen kimseler tarafından temyiz edilmişse, yeniden verilen hüküm, önceki hükümle belirlenmiş cezadan daha ağır olamaz. Mahkumiyet hükmünde 5237 sayılı TCK'nın 58. maddesinin 6 ve 7. fıkralarının uygulanmasına karar verilmemiş olması, aleyhe temyiz bulunmaması halinde 1412 sayılı CMUK'nın 326/4. maddesi uyarınca sanık lehine kazanılmış hak oluşturur. Tekerrür koşulları oluşmuş olan sanık hakkındaki mahkumiyet hükmünde 5237 sayılı TCK'nın 58. maddesinin 6 ve 7. fıkralarının uygulanmasına karar verilmemiş olması ve aleyhe temyiz bulunmaması karşısında, 1412 sayılı CMUK'nın 326/4. maddesinde belirtilen, lehe temyiz davası üzerine cezanın aleyhe değiştirilmemesi kuralı uyarınca, bir infaz rejimi olarak düzenlenen tekerrürün, cezayı etkileyen nedenlerden olmadığı ve kazanılmış hak teşkil etmeyeceğinden bahisle Yargıtay Özel Dairesinin onama kararına itiraz eden Yargıtay C. Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir.

(5237 s. m. 52, 53/1, 53/2, 54, 58, 62, 63, 188/3, 192/3, 765 s. m. 51/1, 81/2, 456/2, 457/1, 1412 s. m. 326/4, 5271 s. m. 307/4, 5275 s. m. 108, 5252 s. m. 8)

TAM METİN :

1- Sanık Sercan'ın 5237 sayılı TCY'nin 188/3, 192/3, 62 ve 52. maddeleri uyarınca üç yıl bir ay onbeş gün hapis ve 1240 YTL adli para cezasıyla cezalandırılmasına,

2- Sanık Ali'nin 5237 sayılı TCY'nin 188/3, 62. maddesi uyarınca dört yıl iki ay hapis ve 1660 YTL adli para cezasıyla cezalandırılmalarına,

3- Haklarında 5237 sayılı TCY'nin 53/1-2 ve 63. maddelerinin uygulanmasına,

4- Ele geçen esrar maddesinin 5237 sayılı TCY'nin 54. maddesi uyarınca müsaderesine ilişkin Bandırma Ağır Ceza Mahkemesi'nce verilen 03.05.2006 gün ve 366-137 sayılı hüküm, sanık Ali müdafii ve o yer C. Savcısı tarafından sanık Sercan aleyhine temyiz edilmekle, dosyayı inceleyen Yargıtay Onuncu Ceza Dairesi'nce 05.02.2007 gün ve 13585-988 sayı ile;

"1- Sanık Ali hakkında kurulan hükme yönelik temyiz itirazlarının incelemesinde;

Koşulları oluştuğu halde sanık hakkında 5237 sayılı TCK'nın 58/6-7. maddesinin uygulanmaması, karşı temyiz olmadığından bozma nedeni yapılmamıştır.

Yapılan duruşmaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma sonuçlarına uygun şekilde oluşan inanç ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre sanık ve müdafiinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle hükmün istem gibi onanmasına,

2- Sanık Sercan hakkında kurulan hükmün incelenmesinde ise;

Güvenlik güçlerine yapılan ihbarda, her iki sanığın uyuşturucu madde sattığının bildirilmesi üzerine, sanık Sercan'ın ikametinde, satışa hazır halde uyuşturucu maddelerin ele geçirilmesi şeklinde gerçekleşen olayda, koşulları oluşmadığı halde 5237 sayılı TCK'nın 192/3. maddesinin uygulanması suretiyle sanık hakkında eksik ceza tayini;" isabetsizliğinden, bozulmasına sanık Sercan yönünden oybirliğiyle, sanık Ali hakkında ise oyçokluğuyla karar verilmiştir.

Yargıtay C. Başsavcılığı'nca 08.03.2007 gün ve 245727 sayı ile;

Sanık Ali'nin adli sicil kaydına ilişkin dosya içerisinde bulunan belgeden, Bandırma Ağır Ceza Mahkemesi'nce; TCY'nin 456/2, 457/1, 51/1 ve 81/2. maddeleri uyarınca 08.01.2002 gün ve 122-1 sayı ile 2 yıl 1 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği ve bu kararın 20.01.2002 tarihinde kesinleştiği anlaşılmaktadır.

Mükerrir sanık Ali hakkında, Bandırma Ağır Ceza Mahkemesi'nce verilen 03.06.2006 tarih ve 2005/366 Esas, 2006/137 Karar sayılı itiraza konu mahkumiyet hükmünde; 5237 sayılı TCY'nin 58. maddesinin 6. ve 7. fıkralarının uygulanması gerektiği belirtilmemiş ve uygulanmama gerekçesi de gösterilmemiştir.

Yargıtay Yüksek Onuncu Ceza Dairesi, "koşulları oluştuğu halde sanık hakkında 5237 sayılı TCY'nin 58/6-7. maddesinin uygulanmaması karşı temyiz olmadığından bozma nedeni yapılmamıştır." gerekçesiyle hükmün onanmasına karar vermiş, ancak; 5237 sayılı TCY'de "güvenlik tedbirleri" başlığı altında bir "infaz rejimi" olarak düzenlenen tekerrürün, cezayı etkileyen nedenlerden olmadığı ve kazanılmış hak teşkil etmeyeceği düşünüldüğünden Yüksek Dairenin onama kararına itiraz edilmiştir.

5237 sayılı TCY'nin 58. maddesinin 6. ve 7. fıkralarına göre; tekerrür halinde hükmolunan cezanın, mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirileceği ve ayrıca; mükerrir hakkında cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbirinin de uygulanacağı hususunun kararda belirtilmesi gerekmektedir.

Ancak; TCY'nin 58/6-7. maddelerinin kararda belirtilmemiş olması, verilen cezanın mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesi yönünden hükümlü lehine kazanılmış hak teşkil etmez.

5237 sayılı TCY'nin genel hükümlerinde "güvenlik tedbirleri" başlığı altında düzenlenen tekerrür, cezayı etkileyen bir neden değil, bir "infaz rejimi"dir. Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun yerleşik kararlarına göre de; ceza türlerinden olmayan güvenlik tedbirlerinde kazanılmış haktan bahsedilemeyeceği kabul edilmektedir (YCGK 05.06.2006 gün ve 2006/8-199-188).

Her ne kadar; tekerrür halinde hükmolunan cezanın mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesi, hükümlünün koşullu salıverilme süresini etkileyip daha fazla süre cezaevinde kalması sonucunu doğuracağı ve böylece hükümlü hakkındaki cezayı etkileyeceği düşünülebilirse de; koşullu salıverilmenin bir hak olmadığı, ancak koşullarını yerine getiren hükümlülerin yararlandığı, koşullarını yerine getirmeyenlerin ise verilen hapis cezasının tamamını cezaevinde çekmek zorunda olduğu bir infaz rejimidir.

TCY'nin 58. maddesinin mahkumiyet hükmünde belirtilmesinin amacı, mükerrir hükümlü hakkındaki infazın, mükerrirlere özgü infaz rejimine göre yapılması hususunda infazı yapacak merciin dikkatinin çekilmesidir. Bu maddenin hükümde belirtilmemesi halinde bile infaz mercii, hükümlünün mükerrir olduğuna muttali olursa mahkemesinden karar istemek suretiyle infazı mükerrirlere özgü infaz rejimine göre yapabilir.

1412 sayılı CMUY'nin 326/son fıkrasına ve CMY'nin 307/4. fıkrasına göre; hürriyeti bağlayıcı cezanın (hapis cezasının) süresi ve adli para cezasının miktarı kazanılmış hak oluşturmakta, suç vasfının tayininde hata vs.'de kazanılmış hak sözkonusu olmamaktadır.

CMY'nin 307/4. madde: "Hüküm yalnız sanık tarafından veya onun lehine Cumhuriyet Savcısı veya 262. maddede gösterilen kimselerce temyiz edilmişse, yeniden verilen hüküm, önceki hükümle belirlenmiş olan cezadan daha ağır olamaz."

1412 sayılı CMUY ve 5271 sayılı CMY'de kabul edilmiş olan kazanılmış hak kavramından, hüküm yalnız sanık veya onun lehine C. Savcısı veya yasal temsilcisi veya eşi tarafından temyiz edilmiş ise; yeniden verilen hükümde tayin edilecek cezanın önceki hükümde belirlenmiş olan cezadan daha ağır olamayacağı anlaşılmaktadır. Yasa metnindeki ağır kavramı; hapis cezasının süresini, adli para cezasının miktarını ifade etmektedir.

Burada asıl olan yani kazanılmış hakka esas alınan ceza; ilk hükümde, yasa maddesinde alt ve üst sınırları belirlenmiş temel ceza üzerinden tayin edilen ceza süresi veya miktarının varsa artırım ve indirimler de yapıldıktan sonra bulunan sonuç cezadır. Yani, hükümde sonuç ceza olarak belirlenen hapis cezasının süresi veya adli para cezasının miktarıdır. Kazanılmış hakka konu olan ceza; ilk hükümde belirlenen (hapis cezasının süresi, adli para cezasının miktarı) sonuç cezadır. TCY'nin 58. maddesi, cezanın artırılması ve indirilmesi vs. şekilde sonuç cezanın tayininde esas alınan, maddi ceza hukukuna ilişkin bir madde değildir. TCY'nin 58. maddesi ile sonuç ceza belirlenmez. Bu madde tamamen infaz rejimi ve infaz hukukuna ilişkin bir maddedir. Ancak; hükümde sonuç ceza tayin edildikten sonra 58. maddenin uygulanması sözkonusu olabilir. Bu nedenle, TCY'nin 58. maddesinin kararda belirtilmemesi sanık lehine kazanılmış hak teşkil etmez, gerekçeleriyle itiraz yasa yoluna başvurularak, Yargıtay Onuncu Ceza Dairesi'nin 05.02.2007 gün ve 13585-988 sayılı onama kararının kaldırılarak sanık Ali hakkındaki Bandırma Ağır Ceza Mahkemesi'nce verilen 03.06.2006 gün ve 366-137 sayılı hükmün bozulmasına karar verilmesi istenilmiştir.

Dosya, Yargıtay Birinci Başkanlığı'na gönderilmekle, Ceza Genel Kurulu'nca okundu, gereği konuşulup düşünüldü:

Yargıtay C. Başsavcılığı'nca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık;

1 Haziran 2005 tarihinden önce işlediği yaralama suçundan Bandırma Ağır Ceza Mahkemesi'nce 08.01.2002 gün ve 122-1 sayılı karar ile TCY'nin 456/2, 457/1, 51/1 ve 81/2-3. maddeleri uyarınca 2 yıl 1 gün hapis cezasına mahkum edilen ve bu hükmü 23.01.2002 tarihinde kesinleşerek 25.01.2002 tarihinde infaza başlanan Ali'nin, 5237 sayılı TCY'nin yürürlüğe girdiği tarih olan 1 Haziran 2005 tarihinden sonra 27-28.08.2005 tarihinde işlediği satmak amacıyla uyuşturucu madde bulundurmak suçu nedeniyle 5237 sayılı Yasa'nın 58. maddesi uyarınca mükerrir sayılıp sayılmayacağı ve bu hususun kararda gösterilmemiş olmasının sanık lehine kazanılmış hak oluşturup oluşturmayacağının belirlenmesine ilişkindir.

1- Aleyhe değiştirmeme veya aleyhte düzeltme yasağı;

"Reformatio in pejus" olarak adlandırılan ve doktrinde "cezayı aleyhe değiştirmeme ilkesi" veya "aleyhte düzeltme yasağı" gibi kavramlarla ifade edilen ilkenin amacı; hükmün aleyhe de bozulabileceğini düşünen sanığın, bazı olaylarda Yargıtay'a başvurmaktan çekinmesinin önüne geçmek, yasa yoluna başvurma hakkını daha özgürce kullanabilmesini sağlamaktır.

Bu kural, 5252 sayılı Yasa'nın 8. maddesi uyarınca halen yürürlüğünü koruyan 1412 sayılı Yasa'nın 326. maddesinin 4. fıkrasında "Hüküm, yalnız sanık tarafından veya onun lehine Cumhuriyet Savcısı veya 291. maddede gösterilen kimseler tarafından temyiz edilmişse, yeniden verilen hüküm, evvelki hükümle tayin edilmiş olan cezadan daha ağır olamaz." şeklinde ifade edilmiştir.

2- Tekerrürün koşulları ve sonuçları; a) İlgili hükümler;

5237 sayılı TCY'nin 58. maddesi;

"(1) Önceden işlenen suçtan dolayı verilen hüküm kesinleştikten sonra yeni bir suçun işlenmesi halinde, tekerrür hükümleri uygulanır. Bunun için cezanın infaz edilmiş olması gerekmez.

(2) Tekerrür hükümleri, önceden işlenen suçtan dolayı;

a) Beş yıldan fazla süreyle hapis cezasına mahkumiyet halinde, bu cezanın infaz edildiği tarihten itibaren beş yıl,

b) Beş yıl veya daha az süreli hapis ya da adli para cezasına mahkumiyet halinde, bu cezanın infaz edildiği tarihten itibaren üç yıl,

Geçtikten sonra işlenen suçlar dolayısıyla uygulanmaz.

(3) Tekerrür halinde, sonraki suça ilişkin kanun maddesinde seçimlik olarak hapis cezası ile adli para cezası öngörülmüşse, hapis cezasına hükmolunur.

(4) Kasıtlı suçlarla taksirli suçlar ve sırf askeri suçlarla diğer suçlar arasında tekerrür hükümleri uygulanmaz. Kasten öldürme, kasten yaralama, yağma, dolandırıcılık, uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti ile parada veya kıymetli damgada sahtecilik suçları hariç olmak üzere; yabancı ülke mahkemelerinden verilen hükümler tekerrüre esas olmaz.

(5) Fiili işlediği sırada onsekiz yaşını doldurmamış olan kişilerin işlediği suçlar dolayısıyla tekerrür hükümleri uygulanmaz.

(6) Tekerrür halinde hükmolunan ceza, mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilir. Ayrıca, mükerrir hakkında cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbiri uygulanır.

(7) Mahkumiyet kararında, hükümlü hakkında mükerrirlere özgü infaz rejiminin ve cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbirinin uygulanacağı belirtilir.

(8) Mükerrirlerin mahkum olduğu cezanın infazı ile denetimli serbestlik tedbirinin uygulanması, kanunda gösterilen şekilde yapılır.

(9) Mükerrirlere özgü infaz rejiminin ve cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbirinin, itiyadi suçlu, suçu meslek edinen kişi veya örgüt mensubu suçlu hakkında da uygulanmasına hükmedilir."

5275 sayılı CGTİY'nin 108. maddesi;

"(1) Tekerrür halinde işlenen suçtan dolayı mahkum olunan;

a) Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının otuzdokuz yılının,

b) Müebbet hapis cezasının otuzüç yılının,

c) Süreli hapis cezasının dörtte üçünün,

İnfaz kurumunda iyi halli olarak çekilmesi durumunda, koşullu salıverilmeden yararlanılabilir.

(2) Tekerrür nedeniyle koşullu salıverme süresine eklenecek miktar, tekerrüre esas alınan cezanın en ağırından fazla olamaz.

(3) İkinci defa tekerrür hükümlerinin uygulanması durumunda, hükümlü, koşullu salıverilmez.

(4) Hakim, mükerrir hakkında cezanın infazının tamamlanmasından sonra başlamak ve bir yıldan az olmamak üzere denetim süresi belirler.

(5) Tekerrür dolayısıyla belirlenen denetim süresinde, koşullu salıverilmeye ilişkin hükümler uygulanır.

(6) Hakim, mükerrir hakkında denetim süresinin uzatılmasına karar verebilir. Denetim süresi en fazla beş yıla kadar uzatılabilir. "

b) 5237 sayılı TCY'nin 58. maddesine göre tekerrürün koşulları;

5237 sayılı Yasa'nın 58. maddesine göre;

Önceden işlenen suçtan dolayı verilen hükmün kesinleşmesinden sonra yeni bir suçun işlenmesi halinde, sanık hakkında tekerrür hükümleri uygulanacaktır. Tekerrür hükümlerinin uygulanabilmesi için önceki hükmün kesinleşmesi ve ikinci suçun kesinleşmeden sonra işlenmesi yeterli olup cezanın infaz edilmiş olmasına gerek bulunmamaktadır. Ancak, yasa koyucu tekerrür hükümlerinin uygulanabilmesi için önceki cezanın infaz edilmesi koşulunu aramadığı halde, infazdan sonra belirli bir sürenin geçmesi halinde tekerrür hükümlerinin uygulanmayacağını hüküm altına almıştır. Buna göre, beş yıldan fazla süreyle hapis cezasına mahkumiyet halinde cezanın infaz edildiği tarihten itibaren beş yıl, beş yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezasına mahkumiyet halinde ise cezanın infaz tarihinden itibaren üç yıl geçmekle tekerrür hükümleri uygulanmayacaktır.

5237 sayılı Yasa'nın 58. maddesi uyarınca kişinin mükerrir sayılması için ilk hükmün kesinleşmesinden sonra ikinci suçun işlenmesi yeterli olup ilk suçun 1 Haziran 2005 tarihinden önce veya sonra işlenmesinin mükerrirlik açısından herhangi bir önemi bulunmamaktadır.

Maddenin 5. fıkrasında fiili işlediği sırada onsekiz yaşını doldurmamış kişiler hakkında tekerrür hükümlerinin uygulanamayacağı, 4. fıkrasında ise tekerrüre esas alınamayacak suçlar belirtilmiştir.

c) 5237 sayılı TCY'nin 58. maddesine göre tekerrürün sonuçları;

1- Mükerrir sanık hakkında, sonraki suç nedeniyle yasa maddesinde seçimlik ceza olarak hapis veya adli para cezası öngörülmüşse, hapis cezasına hükmolunacaktır.

2- Hükmolunan ceza mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilecektir. Mükerrirlere özgü infaz rejimi ise 5275 sayılı CGTİY'nin 108. maddesinde belirtilmiş olup ilk mükerrirlik halinde, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının otuzdokuz yılının, müebbet hapis cezasının otuzüç yılının, diğer hürriyeti bağlayıcı cezalarda ise cezanın dörtte üçünün iyi halli olarak infaz kurumunda çekilmesi durumunda, hükümlü koşullu salıverilmeden yararlanacaktır. Ancak, koşullu salıverilme süresine eklenecek süre tekerrüre esas alınan mahkumiyetin en ağırından fazla olamayacak, ikinci defa tekerrür halinde ise hükümlü, koşullu salıverilmeden yararlanamayacaktır.

3- Hükümlü hakkında cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbiri uygulanacaktır.

Ceza Genel Kurulu'nca ulaşılan sonuç;

5237 sayılı Yasa'nın 58. maddesinde düzenlenmiş bulunan tekerrür, güvenlik tedbirlerine ilişkin bölümde yer almakta ise de, anılan düzenleme maddi ceza hukukuna ilişkindir. Hükümlülüğün yasal sonucu olmaması nedeniyle 5275 sayılı Yasa'nın 98 vd. maddeleri uyarınca infaz aşamasında bu konuda karar alınması mümkün değildir. Hangi mahkumiyetin tekerrüre esas alındığı, tekerrür koşullarının bulunup bulunmadığı ve hükümlü hakkında kaçıncı kez tekerrür hükümlerinin uygulandığı ve tekerrür nedeniyle hükümlünün cezaevinde kalacağı süreye eklenecek sürenin belirlenmesi için mahkumiyet hükmünde açıkça hangi hüküm nedeniyle kişinin mükerrir sayıldığı ve hangi mahkumiyetin tekerrüre esas alındığının belirtilmesi gerekmektedir.

Nitekim, 5237 sayılı Yasa'nın 58. maddesinin 6 ve 7. fıkralarında bu husus açıkça belirtilmiştir.

Sanık Ali hakkında tekerrür koşulları oluşmuş ise de, mahkumiyet hükmünde 5237 sayılı Yasa'nın 58. maddesinin 6 ve 7. fıkralarının uygulanmasına karar verilmemiş olması ve aleyhe yönelen temyiz bulunmaması karşısında, CYUY'nin 326/son maddesinde belirtilen, lehe temyiz davası üzerine cezanın aleyhe değiştirilmemesi kuralı uyarınca Yargıtay C. Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir.

Çoğunluk görüşüne katılmayan Kurul üyesi Ali Kınacı;

"A- YARGITAY CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI'NIN İTİRAZININ KONUSU:

Yargıtay Onuncu Ceza Dairesi'nce, sanık Ali hakkındaki mahkumiyet hükmü, "Koşulları oluştuğu halde sanık hakkında 5237 sayılı TCK'nın 58. maddesinin 6 ve 7. fıkralarının uygulanmaması, karşı temyiz olmadığı için bozma nedeni yapılmamıştır" biçimindeki eleştiri ile ve oyçokluğuyla onanmıştır. Bu konuda tarafımdan "5237 sayılı TCK'nın 58/7. maddesinin uygulanmamasının kazanılmış hak oluşturmayacağı ve sanık hakkındaki hükmün bozulması gerektiği" görüşüyle karşı oy kullanılmıştır.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise, azınlık görüşü doğrultusunda onama kararına itiraz etmiştir.

B- "MADDİ CEZA KURALI" VE "İNFAZ KURALI" AYIRIMI:

1) Temel cezanın belirlenmesi, artırım ve indirim nedenlerinin uygulanması ve sonuç cezanın saptanması konularındaki kurallar "maddi ceza kuralıdır". Bu kurallar uygulanırken yapılan hatalar, sanık aleyhine temyiz yoksa kazanılmış hak kapsamına girer.

2) Saptanan sonuç cezanın; nerede, nasıl ve ne şekilde infaz edileceğine ilişkin kurallar ise "infaz kuralıdır". Bu kurallara aykırılıklar kazanılmış hakka konu olamaz.

3) Ceza dışındaki yaptırımlar "güvenlik tedbiri" olup kazanılmış hakka konu olamaz.

4) 5237 sayılı TCK'nın 7. maddesinin (3) numaralı fıkrasında "Hapis cezasının ertelenmesi, koşullu salıverilme ve tekerrürle ilgili olanlar hariç; infaz rejimine ilişkin hükümler, derhal uygulanır" denmiştir.

Konumuzla doğrudan ilgisi olmayan bu fıkraya göre; hapis cezasının ertelenmesi, koşullu salıverilme ve tekerrür aslında birer infaz rejimi olarak düzenlenmiş olmasına rağmen "zaman bakımından uygulama" kuralına tabi tutulmuştur. Ancak bu hüküm, karma uygulamaya olanak vermez. Başka bir anlatımla, lehe olan kanun, bir bütün halinde bu konularda da uygulanır.

C- "KAZANILMIŞ HAK" YA DA "LEHE TEMYİZ ÜZERİNE HÜKÜM BOZULDUKTAN SONRA DAHA AĞIR CEZA VERİLEMEMESİ" KURALI:

1) Bu kural, gerek 1412 sayılı CMUK'da gerekse 5271 sayılı CMK'da benzer biçimde düzenlenmiştir.

1412 sayılı CMUK'nın halen yürürlükte olan 326. maddesinin son fıkrası: "Hüküm yalnız sanık tarafından veya onun lehine Cumhuriyet Savcısı veya 291. maddede gösterilen kimseler tarafından temyiz edilmişse yeniden verilen hüküm, evvelki hükümle tayin edilmiş olan cezadan daha ağır olamaz."

5271 sayılı CMK'nın 307. maddesinin (4) numaralı fıkrası: "Hüküm yalnız sanık tarafından veya onun lehine Cumhuriyet Savcısı veya 262. maddede gösterilen kimseler tarafından temyiz edilmişse, yeniden verilen hüküm, önceki hükümle belirlenmiş olan cezadan daha ağır olamaz."

Her iki yasada da, sadece cezanın daha ağır olmaması öngörülmüştür. Ceza dışındaki yaptırım ve uygulamalar için bir sınırlama yapılmamıştır.

2) 765 sayılı TCK'nın 11. maddesinde, suç nedeniyle öngörülen yaptırımların tümü ceza olarak düzenlenmiştir.

Öğretide bunlar genellikle "asıl cezalar", "fer'i cezalar" ve "hükmün yasal sonucu olan cezalar" olmak üzere üç gruba ayrılmıştır. Yaptırımların tümü "ceza" olarak nitelendirildiği için, gerek öğretide gerekse yargı kararlarında "kazanılmış hak" kapsamında değerlendirilmiştir.

Ancak, cezanın niteliği ile süresi dışında kalan durumların, örneğin "suçun niteliğinin ve infaza ilişkin konuların" kazanılmış hakkın kapsamına girmediği kabul edilmiştir.

3) 5237 sayılı TCK'da ise, suç için öngörülen yaptırımlar "cezalar" ve "güvenlik tedbirleri" olarak iki grupta toplanmıştır (45-60). Cezalar sadece "hapis cezası" ve "adli para cezası" olarak belirlenmiştir (madde 45).

Bu ayırımın doğal sonucu olarak;

aa) Cezanın türü ile süresine veya miktarına ilişkin hatalar kazanılmış hak kapsamındadır.

bb) Ancak, "ceza" sayılmayan yaptırımlar (güvenlik tedbirleri) ile infaza ilişkin durumlar kazanılmış hak kapsamına girmez.

4) "Kazanılmış hak kuralı" gerek Anayasamızda ve gerekse uluslararası sözleşmelerde bir temel hak olarak kabul edilmiş değildir.

5) Yargıçlar, beğenmeseler bile yasaları uygulamak zorundadırlar. CMUK'nın 326/son veya CMK'nın 307/4. maddesini genişleterek, güvenlik tedbirleri ile infaz kurallarını da kazanılmış hak kapsamına almak, açıkça yasaya aykırı olur.

Anayasa'nın 87. maddesinde, TBMM'nin genel ve özel af ilanına karar verebilmesi için, üye tam sayısının beşte üç çoğunluğunun oyu aranmaktadır. Anayasa'nın böylesine önemsediği ve nitelikli çoğunluk öngörüp sıkı koşula bağladığı bir konuda, "af” sonucunu doğuracak genişletici bir yorum kabul edilemez.

D- 5237 SAYILI TÜRK CEZA KANUNU'NA GÖRE TEKERRÜRÜN KOŞULLARI, NİTELİKLERİ VE SONUÇLARI:

1) Tekerrürün koşulları:

Önceden işlenen suçtan dolayı verilen hüküm kesinleştikten sonra yeni bir suçun işlenmesi halinde, tekerrür hükümleri uygulanır. Bunun için cezanın infaz edilmiş olması gerekmez (5237 s. TCK m. 58/1).

Tekerrür hükümleri, önceden işlenen suçtan dolayı;

a) Beş yıldan fazla süreyle hapis cezasına mahkumiyet halinde, bu cezanın infaz edildiği tarihten itibaren beş yıl,

b) Beş yıl veya daha az süreli hapis ya da adli para cezasına mahkumiyet halinde, bu cezanın infaz edildiği tarihten itibaren üç yıl,

Geçtikten sonra işlenen suçlar dolayısıyla uygulanmaz (5237 s. TCK m. 58/2).

Kasıtlı suçlarla taksirli suçlar ve sırf askeri suçlarla diğer suçlar arasında tekerrür hükümleri uygulanmaz. Kasten öldürme, kasten yaralama, yağma, dolandırıcılık, uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti ile parada veya kıymetli damgada sahtecilik suçları hariç olmak üzere; yabancı ülke mahkemelerinden verilen hükümler tekerrüre esas olmaz (5237 s. TCK m. 58/4).

Fiili işlediği sırada onsekiz yaşını doldurmamış olan kişilerin işlediği suçlar dolayısıyla tekerrür hükümleri uygulanmaz (5237 s. TCK m. 58/5).

2) Tekerrürün nitelikleri:

Tekerrür; 5237 sayılı TCK'nın birinci kitabının, üçüncü kısmının, ikinci bölümünde, "güvenlik tedbirleri" başlığı altındaki 58. maddesinde yer almıştır. Maddenin gerekçesinde bir "infaz rejimi" olarak düzenlendiği belirtilmiştir. Ancak, doğurduğu sonuçlara göre "maddi ceza", "infaz" ve "güvenlik tedbiri" yönleri bulunmaktadır.

3) Tekerrürün sonuçları:

Tekerrür üç önemli sonuç doğurmaktadır:

a) Sonraki suçun cezası seçimlik olarak hapis veya adli para cezası ise, hapis cezasına hükmolunur (TCK 58/3).

Konumuzla ilgisi bulunmayan bu hüküm, maddi ceza normu niteliğinde olduğu için kazanılmış hak kapsamına girer.

b) Mükerrir hakkında özel infaz rejimi uygulanır (TCK m. 58/6):

aa) 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'un 24. maddesine göre, mükerrirler bir grup halinde ya ayrı bir infaz kurumunda bulundurulurlar ya da bir infaz kurumunun ayrı bölümlerine konulurlar.

Bu düzenleme, infaz kuralı olup kazanılmış hak kapsamına girmez.

bb) 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'un 108. maddesinde, mükerrirler hakkında koşullu salıverme süreleri farklı olarak düzenlenmiştir. Buna göre, tekerrür halinde hükümlünün koşullu salıverilmesi gecikmektedir.

Bu düzenleme de, infaz kuralı olup kazanılmış hak kapsamına girmez.

c) Hükümlü hakkında, cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbiri uygulanır:

5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'un 108. maddesine göre; hakim, mükerrir hakkında cezanın infazının tamamlanmasından sonra başlamak ve bir yıldan az olmamak üzere denetim süresi belirler.

Denetimli serbestlik, ceza değil güvenlik tedbiridir. Güvenlik tedbirleri kazanılmış hak kapsamına girmez.

E- TEKERRÜRÜN KONUMUZ YÖNÜNDEN DEĞERLENDİRİLMESİ:

1) Sanığın sabıkaları:

28.08.2000 tarihinde işlediği iki ayrı suç nedeniyle, Bandırma Ağır Ceza Mahkemesi'nce 08.01.2002 tarihinde 122-1 sayı ile sanık hakkında iki ayrı mahkumiyet hükmü kurulmuştur:

aa) Mehmet'i yaralamak suçundan, 765 sayılı TCK'nın 456/2, 457/1, 51/1 ve 81/2. maddeleri uyarınca 2 yıl 1 gün hapis cezası verilmiş ve hüküm 20.01.2002 tarihinde kesinleşmiştir. Sanık, bu suç nedeniyle 29.08.2000 tarihinde tutuklanmış ve hükümle birlikte 08.01.2002 tarihinde tahliye edilmiştir.

Hapis cezasının infazına, sanığın lehine olarak, suçun işlendiği 28.08.2000 tarihinde başlandığı varsayılsa bile, infaz en erken 29.08.2002 tarihinde (bihakkın tahliye tarihi) tamamlanmış olur.

Yeni suç, bu tarihten itibaren hesaplanacak 3 yıllık sürenin dolduğu 29.08.2005 tarihinden önce 28.08.2005 tarihinde işlendiği için, sözü edilen sabıka tekerrür oluşturmaktadır.

5237 sayılı TCK uygulandığında bu suçun cezası daha fazla olmaktadır.

bb) Şevki'yi yaralamak suçundan, 765 sayılı TCK'nın 456/4, 457/1, 51/1 ve 81/2-3 gereğince 2 ay 1 gün hapis cezası verilmiş ve hüküm 20.01.2002 tarihinde kesinleşmiştir.

2) Tekerrür nedeniyle sanık hakkında uygulanması gereken hükümler ve nitelikleri:

a) 5237 sayılı TCK'nın 58. maddesinin 6 ve 7. fıkraları:

5237 sayılı TCK'nın 58. maddesinin 6 ve 7. fıkralarında, mahkemenin bu konuda karar vermesi aranmamış; hükümlü hakkında mükerrirlere özgü infaz rejiminin ve cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbirinin uygulanacağı "mahkumiyetin yasal sonucu olarak" düzenlenmiştir. Ancak, infazda duraksama olmaması ve zaman kaybını önlemek için, bu durumun "kararda gösterilmesi" bir zorunluluk olarak öngörülmüştür. Buna göre;

aa) Tekerrür halinde, hükmolunan ceza mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilir. Ayrıca, mükerrir hakkında cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbiri uygulanır (TCK 58/6).

bb) Mahkumiyet kararında, hükümlü hakkında mükerrirlere özgü infaz rejiminin ve cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbirinin uygulanacağı belirtilir (TCK 58/7).

cc) Mükerrirlerin mahkum olduğu cezanın infazı ile denetimli serbestlik tedbirinin uygulanması, kanunda gösterilen şekilde yapılır (TCK 58/8).

TCK'nın 58. maddesinin sözü edilen fıkralarındaki düzenlemeler, maddi ceza kuralı olmayıp "infaz" ve "güvenlik tedbiri" kurallarıdır; bu nedenle kazanılmış hak kapsamına girmezler.

b) 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'un ilgili hükümleri:

aa) Mükerrirler bir grup halinde ya ayrı bir infaz kurumunda bulundurulurlar ya da bir infaz kurumunun ayrı bölümlerine konulurlar (5275 s. K. m. 24).

Bu düzenleme, infaz kuralı olup kazanılmış hak kapsamına girmez.

bb) Mükerrirler hakkında koşullu salıverme süreleri farklı olarak düzenlenmiştir. Buna göre, tekerrür halinde hükümlünün koşullu salıverilmesi gecikmektedir (5275 s. K. 108/1-2).

Bu düzenleme de, infaz kuralı olup kazanılmış hak kapsamına girmez.

cc) Hakim, mükerrir hakkında cezanın infazının tamamlanmasından sonra başlamak ve bir yıldan az olmamak üzere denetim süresi belirler (5275 s. K. 108/4-5-6).

Denetimli serbestlik, ceza değil güvenlik tedbiridir. Güvenlik tedbirleri kazanılmış hak kapsamına girmez.

3) 5237 sayılı TCK'nın 58. maddesinin 6 ve 7. fıkralarının uygulanmamasının kazanılmış hak oluşturacağı kabul edildiği takdirde ortaya çıkacak durumlar:

a) Örnek:

10 kişiye uyuşturucu madde sattığı için 15 yıl hapis cezasına hükümlü bulunan ve cezası infaz edilememiş (A), tekrar uyuşturucu madde satarken yakalanmış ve bu suçundan dolayı 12 yıl hapis cezası ile cezalandırılmıştır. Son suçundan dolayı hüküm kurulurken;

aa) Sanık (A)'nın sabıkasıyla ilgili karar örneği getirtilmesine ve cezanın infaz edilmediğinin belirlenmesine rağmen, unutulduğu için hükümde tekerrür durumu irdelenmemiş ve 5237 sayılı TCK'nın 58/7. maddesi uyarınca "hükümlü hakkında mükerrirlere özgü infaz rejiminin ve infazdan sonra denetimli serbestlik tedbirinin uygulanacağı" kararda gösterilmemiştir.

bb) "Bu cezasının 1 yılını infaz kurumunda çektiği takdirde (A)'nın koşullu olarak salıverilmesine" karar verilmiştir.

Hüküm yalnız sanık (A) tarafından temyiz edilmiştir.

b) TCK'nın 58/7. maddesinin uygulanmamasının kazanılmış hak oluşturduğu kabul edildiği takdirde;

aa) Sanık (A), 12 yıllık hapis cezasının dörtte üçü olan 9 yılını infaz kurumunda çektiği takdirde koşullu salıverilmesi gerekirken, yapılan yanlışlık sonucu sadece 1 yılını çektiği takdirde koşullu olarak salıverilecektir.

bb) (A)'nın cezası, ilk kez suç işleyenlerle aynı infaz kurumunun aynı bölümünde infaz edilecektir.

cc) Cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbiri uygulanamayacaktır.

c) TCK'nın 58. maddesinin 7. fıkrası ile bunun yollama yaptığı 5275 sayılı Kanun'un ilgili hükümleri kazanılmış hak kapsamına girmez:

Yukarıda açıklandığı üzere, sözü edilen düzenlemeler, maddi ceza kuralı olmayıp "infaz" ve "güvenlik tedbiri" kurallarıdır; bu nedenle kazanılmış hak kapsamında kabul edilmeleri mümkün değildir.

F- SONUÇ:

Mükerrir olan sanık hakkındaki mahkumiyet kararında, 5237 sayılı TCK'nın 58. maddesinin (7) numaralı fıkrası uyarınca "hükümlü hakkında mükerrirlere özgü infaz rejiminin ve cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbirinin uygulanacağının" belirtilmemesi yasaya aykırı olup bu durum "kazanılmış hak" kapsamına girmeyeceğinden; Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazı doğrultusunda, Özel Daire'nin onama kararının kaldırılarak sanık Ali hakkındaki hükmün bozulması"

Gerektiği,

Bir Kurul üyesi ise Yargıtay C. Başsavcılığı itiraz nedenlerinin yerinde olduğu görüşüyle,

İtirazın kabulü yönünde oy kullanmışlardır.

Sonuç: Açıklanan nedenlerle,

1- Yargıtay C. Başsavcılığı itirazının REDDİNE,

2- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay C. Başsavcılığı'na tevdiine, 17.04.2007 günü oyçokluğuyla karar verildi.

 

 
Dolaylı Yağma Suçu

 

T.C. Yargıtay Altıncı Ceza Dairesi

Esas No: 2007/95 Karar No: 2007/8476 Tarihi: 05.07.2007

• Dolaylı Yağma Suçu

• Hırsızlık ve Yaralamaya Kalkışma

(5237 s. m. 86, 142, 765 s. m. 495, 497)

TAM METİN :

Yağma suçundan sanık ve tutuklu Serdar hakkında yapılan duruşma sonunda; 5237 sayılı TCK'nın 149/1-a-c, 53, 63. maddeleri gereğince 10 yıl hapis cezası ile mahkumiyetine ilişkin (Diyarbakır İkinci Ağır Ceza Mahkemesi)'nden verilen 11.09.2006 tarihli hükmün Yargıtay'ca incelenmesi sanık savunmanı tarafından istenilmiş olduğundan, dava evrakı C.Başsavcılığından onama isteyen 26.12.2006 tarihli tebliğname ile 19.01.2007 tarihinde Daireye gönderilmekle okunarak gereği görüşülüp düşünüldü:

Dosya ve duruşma tutanakları içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan hukuken geçerli ve elverişli kanıtlara, gerekçeye ve Hakimler Kurulu'nun takdirine göre suçun sanıklar tarafından işlendiğini kabulde usul ve yasaya aykırılık bulunmadığından, diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

Ancak;

Sanığın, olay günü yakalanamayan ve kimlikleri saptanamayan iki arkadaşı ile birlikte gündüzleyin saat 14.10 sıralarında cadde üzerinde telefonuyla konuşup yürüyen yakınanın arkasından gelerek, arkadaşlarından birisinin telefonu kapıp birlikte kaçtıkları, yakınanın peşlerinden koşarak sanığı yakaladığı, aralarında boğuşma çıktığı, sanığın cebinden çıkardığı bıçağı açmaya çalışırken yakınanın farkına varıp bıçağı elinden aldığı, sanığın bir fırsatını bulup kaçtığının anlaşılması ve kabul edilmesi karşısında; sanığın eyleminin, 765 sayılı TCY'nin 495/2. maddesi yollamasıyla aynı Yasa'nın 497/1. maddesine uyan, kendisini cezadan kurtarmaya yönelik yağma suçuna karşılık, 5237 sayılı Yasa'nın dolaylı yağma suçuna yer vermemiş olması da gözetildiğinde, aynı Yasa'nın 142/2- b ve 86/2-3-e, 35/1-2. maddelerine uyan, hırsızlık ve yaralamaya kalkışma suçlarını oluşturduğu gözetilmeden, yazılı şekilde hüküm kurulması,

Bozmayı gerektirmiş, sanık Serdar savunmanının temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan nedenle isteme aykırı olarak (BOZULMASINA), 05.07.2007 gününde oybirliğiyle karar verildi.


 

 
Günün İçtihadı

T.C. YARGITAY HUKUK GENEL KURULU

Esas No: 2008/2-432 Karar No: 2008/444 Tarihi: 18.06.2008

.

Boşanma Davası

.

Katılma Payı Alacağı

.

Kadının Yaptığı Ev İşinin Katkı Sayılmaması

.

Kadının Gelirinin Bulunmaması

.

Mal Ayrılığı Rejimi Döneminde Edinilen Mallar

.

Değer Artış Payı

Edinilmiş Mala Yapılan Katkı

Kişisel Mala Yapılan Katkı

ÖZET: 

Boşanma ve katılma alacağı istemine ilişkin davada, davacı kadın ev ve arabanın alımına yapılan katkı nedeniyle maddi tazminata hükmedilmesini talep etmektedir. Uyuşmazlık, kadının ev kadını olarak, evin yemek, temizlik gibi işlerini yapması ve çocukların bakımını üstlenmiş olmasının Türk Medeni Kanunu'nun 227. maddesi anlamında katkı sayılıp sayılmayacağına ilişkindir. 
Taraflar, 743 sayılı Türk Kanunu Medenisi yürürlükte iken evlendiklerinden aralarında yasal rejim olan mal ayrılığı geçerlidir. Taşınmaz ve araç, taraflar arasında bu rejim geçerli iken edinilmiştir. Mal ayrılığında; eşlerden her biri, kendi malları üzerinde tasarruf yetkisine ve intifa hakkına sahiptir ve mallarının idaresi kendisine aittir. Eşlerden her birinin mallarının geliri ve kendi kazançları yine kendilerine aittir. 
743 sayılı Türk Kanunu Medenisi'ne göre; kadının eve bakması ve ev işlerini yapması yasal ödevidir. Kadının, ev işlerini yapması ve çocuklara bakmış olması, diğer eşin edindiği mala katkı sayılmamış olup, eşler arasında yasal mal ayrılığının geçerli olduğu dönemde, kadın veya kocanın diğerinden katkı payı karşılığı genel hükümlere göre bir tazminat isteyebilmesi için mutlaka, parasal veya para ile ölçülebilen maddi bir değer koymak suretiyle bir katkısının olması Yargıtay kararları ile kabul edilmiştir. 
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 227. maddesi hükmü gereği değer artışı nedeniyle alacak talep edebilmek için de, talepte bulunan eşin, diğer eşe ait malın edinilmesine, iyileştirilmesine veya korunmasına parasal veya para ile ölçülebilen maddi bir katkı sağlamış olması gerekir. Çalışmayan ve herhangi bir kazancı ve geliri bulunmayan kadının, ev işlerinde harcadığı emeği, bu maddeye göre yine katkı sayılmaz.
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu, evi dışında çalışmayan ve herhangi bir geliri ve kazancı bulunmayan kadının, ev işlerinde sarfettiği emeğini, yasal rejim olan edinilmiş mallara katılma rejiminde, diğer eşin bu mal rejiminin devamı süresince edinilen malları üzerinde, katılma alacağı hakkı tanımak suretiyle yasal karşılığa bağlamıştır. Yasa'nın 236. maddesinde yer alan hüküm gereği; her eş veya mirasçıları, diğer eşe ait artık değerin yarısı üzerinde hak sahibi olurlar. Anılan Yasa'nın 231. madde artık değerin ne olduğunu ve nasıl bulunacağını göstermiştir. 
Olayda; taşınmaz ve araç, taraflar arasında mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu dönemde edinilmiştir. Bu mallar, yeni rejim olan edinilmiş mallara katılma rejimine kocanın kişisel malı olarak girmiş olup edinilmiş mal değildir. Çalışmayan, herhangi bir geliri ve kazancı bulunmayan davacı kadının bu malların edinilmesine herhangi bir katkısı kanıtlanamamıştır. Bu nedenle, davacı; katkı payı karşılığı veya değer artış payı nedeniyle davalıdan alacak talebinde bulunamaz. Taraflar arasındaki 1.1.2002 tarihinden itibaren başlamış olan edinilmiş mallara katılma rejimi, boşanma davasının açıldığı tarihte sona ermiştir. Kocanın kişisel mallarının, yeni rejim döneminde geliri varsa, kişisel malların geliri edinilmiş mal olacağından, kadın ancak, bu edinilmiş mal üzerindeki varsa katılma alacağını isteyebilir. Davacının edinilmiş mallara katılma rejiminin tasfiye edilerek katılma alacağının tahsiline ilişkin bir davası ise bulunmadığından davacı kadının talebinin reddi

 
Tebliğnamenin gönderilmemesi

 

T.C

YARGITAY

Ceza Genel Kurulu

Esas No : Karar No : İtirazname :

2009/5-6 2009/41 222506

Y A R G I T A Y K A R A R I

Kararı veren

Yargıtay Dairesi : 5. Ceza Dairesi

Mahkemesi : ANKARA 2. Ağır Ceza

Günü : 23.11.2007

Sayısı : 366-360

Davacı : K.H

Katılanlar : 1- S.S. Çağrı 89 Arsa ve Konut Yapı Kooperatifi

2- Eren Altındağ 3- Şaban Güçlü

Sanıklar : 1- Necdet Canyurt 2- Sait Yüksel 3- Enis Kaya

Sanıklar Necdet Canyurt, Sait Yüksel ve Enis Kaya hakkında zimmet suçundan açılan kamu davası sonunda; Ankara 2. Ağır Ceza Mahkemesince 23.11.2007 gün ve 366–360 sayılı kararı ile sanıkların 5237 sayılı TCY’nın 247/1, 43 ve 62. maddeleri uyarınca sonuç olarak 5 yıl 2 ay 15’er gün hapis cezası ile cezalandırılmalarına, haklarında 53. maddenin uygulan­masına hükmedilmiş olup, sanıklar müdafiileri ve katılanlar vekili tarafından temyiz edilen hüküm Yargıtay 5. Ceza Dairesince 17.06.2008 gün ve 6519–6483 sayı ile onanmıştır.

Yargıtay C.Başsavcılığı ise 22.12.2008 gün ve 222506 sayı ile;

“…Tebliğnamenin sanıklar (Necdet Canyurt, Sait Yüksel ve Enis Kaya) müdafiilerine tebliğ edilmeden temyiz incelemesi yapılarak karar verilmesi yasaya aykırıdır…” düşün­cesiyle itiraz yasa yoluna başvurarak Özel Daire kararının kaldırılmasına karar verilmesini itiraz yasa yoluyla talep etmiştir.

Dosya Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle, Yargıtay Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü.

TÜRK MİLLETİ ADINA

CEZA GENEL KURULU KARARI

Görüldüğü gibi, Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasındaki uyuş­mazlık; Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenmiş olan tebliğnamenin hükmü temyiz etmiş olan sanıklar müdafiilerine tebliğ edilmemesi durumunda, Özel Dairece temyiz incelemesi yapılıp yapıla­ma­yacağına ilişkindir.

Dosya incelendiğinde;

Yerel Mahkemece sanıklar hakkında mahkûmiyet hükmü verildiği ve bu hükmün sanıklar müdafiileri ve katılanlar vekilince süresi içinde temyiz edildiği anlaşılmaktadır.

Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 26.09.2006 gün ve 204-197; 30.10.2007 gün ve 226-215; 27.05.2008 gün ve 131-151 sayılı kararında da açıklandığı üzere; hükmü temyiz etmeleri halinde veya aleyhlerine sonuç doğurabilecek görüş içermesi halinde Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen tebliğna­menin, sanık veya müdafii ile katılan veya vekiline tebliğ olunacağı 5320 sayılı Yasanın 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte olan 1412 sayılı CYUY’ nın 316. maddesine 21.03.2003 gün ve 4778 sayılı Yasanın 2. maddesi ile eklenip, 19.03.2003 gün ve 4829 sayılı Yasanın 20. maddesiyle değiştirilen 3. fıkrasında düzenlenmiştir. Adil yargılanma hakkı ve savunma hakkı ile ilgili bulunan bu hüküm buyurucu nitelikte olup, uyulması zorunludur.

Anılan düzenleme, Anayasanın 90. maddesi uyarınca bir iç hukuk normu haline gelen, AİHS’nin 6. maddesi ile de ilgilidir. Nitekim Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin 09.11.2000 gün ve 36590-97 sayılı Göç/Türkiye kararı bu konuya temas etmektedir. Bu karar üzerine 2003 yılında mevzuatımızda yukarıda sözü edilen düzenleme yapılmış, 5271 sayılı CYY’ nın 297. maddesinde de aynı hükme yer verilmiştir.

Somut olayda, Yargıtay C.Başsavcılığınca düzenlenen tebliğnamenin hükmü temyiz etmiş olan sanıklar müdafiilerine ve katılanlar vekiline tebliğ edilmeden temyiz incelemesi yapıldığı görülmektedir.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 31.03.2008 gün ve 42043 sayılı tebliğnamenin sanıklar müdafiilerine ve katılanlar vekiline tebliğ edilmeksizin Özel Dairece inceleme yapılarak karar verilmiş olması, 1412 sayılı Yasanın halen yürürlükte bulunan 316/3. maddesinin buyurucu hükmüne aykırılık oluşturmaktadır.

Bu itibarla, itirazın kabulü ile itirazın kapsamına göre Özel Daire kararının sanıklar Necdet Canyurt, Sait Yüksel ve Enis Kaya hakkında yerel mahkemece verilen mahkûmiyet hükümlerinin onanmasına ilişkin kısmının belirtilen usule aykırılık nedeniyle sair yönleri incelenmeksizin kaldırılmasına, tebliğnamenin sanıklar müdafiileri ve katılanlar vekiline tebliğinden sonra temyiz incelemesi yapılarak bir karar verilmek üzere dosyanın Yargıtay 5. Ceza Dairesine gönderilme­sine karar verilmelidir.

SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle;

1-Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,

2-Yargıtay 5. Ceza Dairesinin 17.06.2008 gün ve 6519-6483 sayılı kararının sanıklar Necdet Canyurt, Sait Yüksel ve Enis Kaya hakkında yerel mahkemece verilen mahkûmiyet hükümlerinin onanmasına ilişkin kısmının belirtilen usule aykırılık nedeniyle sair yönleri incelenmeksizin KALDIRILMASINA,

3-Dosyanın Yargıtay 5. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 24.02.2009 günü yapılan müzakerede oybirliği ile karar verildi.

İhsan AKÇİN Turan DEMİRTAŞ Ersan ÜLKER

Birinci Başkanvekili 7.C.D.Bşk. 11.C.D.Bşk.

Zeki ASLAN Refik DİZDAROĞLU Mahmut ACAR

8.C.D.Bşk. 10. C.D.Bşk. 9.C.D.Bşk.

Celal ALTUNKAYNAK Hamdi Yaver AKTAN Muvaffak TATAR

6.C.D.Bşk.V.

Nuri YILMAZ Kubilay TAŞDEMİR Celal ARAS

Hakkı MANAV Ekrem ERTUĞRUL Haydar EROL

Mehmet EKMEKÇİ Ali KINACI Şerafettin İSTE

Şule BAŞOĞLU Muharrem COŞKUN Bahri DEMİREL

Mustafa ŞAHİN Rıza ŞAHİN

 

 
<< Başlangıç < Önceki 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 Sonraki > Son >>

Sayfa 9 / 11
JoomlaWatch Stats 1.2.8b by Matej Koval